Bu Memleketi Bize Bırakanların Destanı
Bu destan Nisan 1916’da Irak Kut’ül Amare Muharebeleri sırasında şehit düşen Üsteğmen Fındıklılı Muzaffer’in şehit oluş öyküsünün Yüzbaşı Selahattin’in (Yurtoğlu) ağzından anlatımıdır.
“6 Nisan 1916 günü tarihe “İkinci Hat – Felahiye Muharebesi” adıyla yazılan savaş büyük bir kahramanlık destanıyla geçti. Bu muharebede tanık olduğum kahramanlıklardan birisi çok acıklıdır. Fındıklılı Muzaffer adında 1890 doğumlu bir piyade üsteğmen vardı. Bu çocuk uzun boylu, mavi gözlü ve cidden şahane bir yapılışta idi. Çok mütevazi, çok kibar, çok kahraman bir arkadaştı. İstanbul’dan hareket ettiği zaman Dokuzuncu Alay emir subayıydı. Muzaffer hareket tarihinden bir hafta önce evlenmiş… Alay hareket emrini alınca kendisini İstanbul’da bırakmak istemişler. Yirmidört yaşındaki delikanlı arkadaşları harbe giderken evinde karısıyla kalmayı aldığı terbiyeye sığdıramamış. Alayıyla birlikte hareket etmiş… Muzaffer, İkinci Felahiye Muharebesi’nde piyade bölük kumandanıydı. Muharebenin yoğun bir anında gırtlağına rastlayan bir kurşunla vurulup düşüyKAYNAK: \nİlhan Selçuk – Yüzbaşı Selahattin’in Romanı 1. Kitap Sayfa 238,239.or. Yanında bulunan nefer kendisine yardıma koşunca Muzaffer eliyle işaret ediyor. Asker, genç üsteğmenin göğsünü açıyor ve gene yaralının işareti ile cebinden bir zarf çıkarıyor. Bu, posta pullu, boş bir zarftır. Muzaffer gene askerin kendi cebinden çıkarıp verdiği kalemi gırtlağından akan kana batırarak zarfın üstüne şunları yazıyor: “EŞHEDÜ EN LA İLAHE İLLALLAH VE MUHAMMEDÜN RESULULLAH… BÖLÜK İNTİKAMIMI ALSIN”
Muzaffer bu yazıyı yazıyor ve gözlerini hayata kapıyor. Bu yazıyı alan borazan neferi kumandanının şehadetini yüksek sesle bölüğe bildiriyor ve şehit olurken yazdığı emri okuyor. Şehidin emrini alan bölük, siperlerimize girmiş düşmana olağanüstü bir kahramanlıkla atılıyor ve o günkü zaferi sağlıyor.
Grup Kumandanlığı olayı bir emirle orduya bildirmiş ve zarfı Başkumandanlığa göndermişti. Başkumandanlık bu zarfın kopyasını ve kumandanlık emrinin suretini bütün askeri okullara bir kahramanlık levhası olarak dağıtmıştı. (1)
Bu olaydan bir buçuk yıl sonra Ordu Kumandanı Halil (Kut) Paşa’ya yaver olmuştum. Halil Paşa’nın evrakını tasnif ederken Muzaffer’in karısından gelmiş bir mektubu buldum.
Zavallı kadın diyordu ki : “Bir haftalık beraber ömür sürdüğüm ve şimdi çocuğunu kucağımda taşıdığım Muzaffer’in intikamını almak için müsaade edin cepheye geleyim. Onun bölüğüne asker olayım, ben de o bölükte şehit olayım.”
Çok hazin yazılmış bu mektubu birkaç kere okudum, her okuyuşumda ağladım. Sonradan duyduk ki, bu kadıncağız hastalanmış ve bir akıl hastanesine kaldırılmış.
Bu yazdığımız anı Yüzbaşı Selahattin’in ağzından Üsteğmen Muzaffer’in öyküsüdür. Onların torunları olarak bugün aldığımız nefeslerimizi o kahramanların verdikleri son nefesleri sayesinde olduğunu hiç unutmuyoruz ve unutturmayacağız… Ruhları şad olsun…
(1) Ben Harbiye’de 1923 yılında bölük kumandanı iken bu levha, okulun müzesinde duruyordu. Zarfın aslı şimdi Askeri Müze’dedir. 1916’da Kut’ül Ammare’de yapılan Şehitler Abidesinin yanına Muzaffer’i gömmüştük.
KAYNAK:
İlhan Selçuk – Yüzbaşı Selahattin’in Romanı 1. Kitap Sayfa 238,239.